Eski Mısır, Beni İsrail, Kavm-i Etrak ve Apis Öküzü
Ba-ka-ra, yarmak, ayırmak, izah etmek ve araştırmak, anlamında Arapça bir fiildir. El-bakara ise, manda, sığır, inek, düve, öküz (tosun) anlamında Arapça bir isimdir.(1) Sığır cinsine bakara denilmesinin hikmeti ise geçmişte ve halen (!) bu hayvanların tarım sektöründe çiftlik yaparken toprağı sürüp yarmasıdır.(2)
Tasavvuf ilminde Bakara, çile çekme kabiliyeti kazanan ve süfli arzulardan kurtulmaya elverişli hale gelen nefis anlamındadır. (3)
Tefsir ilminde ise Bakara, Kur'ân-ı Kerim'in ikinci ve en uzun sûresidir. Sûrenin biri senam (Zirve), diğeri zehra (parlak beyaz) anlamında iki de lakabı vardır. Medine'de inen Bakara Sûresinde iman esasları, insanın yaratılışı, kıblenin değişmesi, namaz, oruç, hac, sadaka, boşanma, neseb, nafaka, borçların kaydedilmesi (noterlik) gibi pek çok konu izah edilmiştir. Sûrede zulüm ve fitnenin sürüp gitmesinin savaştan daha büyük bir tehlike olduğu belirtilmiştir. Kur'ân’ın metin itibariyle en uzun ayeti (282) de Bakara sûresindedir. Tesbihatta okuduğumuz Ayetel Kürsi sûrenin 255’inci, Amenerrasûlü diye bildiğimiz mirac hediyeleri de sûrenin son iki ayetidir. Sûrenin "Elif... Lâm...Mîm rumuzuyla, sanki el - malum-ul - mechul, (bilinmeyen bilinen)'ün kısaltılmış şekliyle başlayıp, sen mevlamızsın (bizim dostumuz sensin) kafirlere karşı bize yardım et" dua ve cümlesiyle bitmesi çok ilginçtir. (4) Bu ülkede yaklaşık 20.000 camide her gün yatsı namazından sonra okunan ve milyonlarca müslüman insanın bilerek veya bilmeyerek sonunda söyledikleri "Âmin" sadaları umarım Arş'a yükselmiştir. Değilse ülkenin destanını yazanların torunlarına Ebu Cehil bostanı (karpuzu) yedirecekler. Sûrenin fazileti hususunda peygamberimiz (SAV): "Aklı başında bir adam görmedim ki, Bakara Sûresinin sonundaki bu ayetleri okumadan uyusun. Her kim geceleyin Bakara Sûresinden bu iki ayeti okursa ona yeter. (5) Kim evinde gece ve gündüz Bakara Sûresini okursa oraya şeytan üç gün üç gece giremez" (6) buyurmuştur.
Sûreye Bakara isminin verilmesine sebep olan olaya gelince, olay Yahudilerin, Musa (AS) döneminde işlenmiş faili meçhul bir cinayeti aydınlatmak için kestikleri buzağının kemiği ile katilin yakalanma hadisesidir. Birçok faili meçhul cinayetleri aydınlatmada bize ışık tutacak Bakara Sûresinin 67-74. ncü ayetlerine birlikte göz atalım.
Ayet 67- Bir zaman da Musa (AS) kavmine: "Allah size herhalde bir (sığır) inek boğazlamanızı emrediyor" demişti. Onlar: "Bizi eğlence mi ediniyorsunuz? (Bizi alaya mı alıyorsunuz?)" demişti. Musa AS da: "Ben cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım." demişti. (40) Firavunların idaresi altında bulunan Mısırlılarca (Bu günde uzak (!) doğu ülkelerinin bazılarında olduğu gibi) sığır mukaddes bir hayvandı. Her yıl İspanya'da düzenlenen Arenalar da, yenilen taranaların da aslı buna dayanır. Ona taparlardı. Bu adet İsrail oğullarına Mısırlılardan geçmişti. Zamanla İsrail oğulları da küfürleri yüzünden (Hz. Musa'nın nübüvveti ve mucizelerini inkar ve Tevrat'ın ayetlerini reddettiklerinden) özlerine buzağı bir su gibi içirilmiş (buzağı sevgisi kalplerine sindirilmişti) ve iyice işlemişti. (Bakara 93) Musa (AS) kendisine gelen vahiyle Allah'tan başka hiçbir şeye tapınılmayacağı inancını kökleştirmek ve batıl akideyi gönüllerden söküp atmak ve bir de ölüyü dirilttikten sonra katilin adını ona söyletmek mucizesini göstermek için öyle emretmişti.(8)
Ayetin tefsirinde: Beni İsrail; "Çok tuhaf, sen bizimle alay mı ediyorsun" demişlerdi. Acaba neden böyle demişlerdi. Deniliyor ki; Allah'ın bakara kesmeyi emretmesini akılları almadı. Buna bir sebep bulamadılar, bir ilişki kuramadılar. Böyle olması ise bu emrin onlara henüz Mısır'da iken ve Hz. Musa'nın peygamberliğinin ilk zamanlarında verilmiş olmasına işaret eder. Firavun kavmi olan putperest Mısırlıların APİS öküzüne taptıkları ve boğanın, bunların en yüksek mâbutlarını temsil ettiği, tarihî rivayetlerden olduğuna göre, sığır kurban etmek, o zaman İsrailoğulları üzerinde şiddetle hâkim olan firavun kavminin taptığı tanrıları boğazlamak demek olacağı için, İsrailoğulları açısından Mısır'da iken, bir ihtilal anlamına gelen böyle bir müthiş emir, elbette kolayca yerine getirilebilecek bir emir ve tasavvuru mümkün bir iş değildi. (9)
Rivayete göre, Yahudilerden asilzade zengin bir zat, bir an evvel malvarlığına konmak için (Nesim Malki cinayeti gibi biricik oğlu) kardeşinin oğulları (yeğenleri) tarafından bir gece öldürülmüş ve cesedi başka birisinin kapısının önüne bırakılmıştı. Maktulün yakınları ve emniyet güçleri olayın sır perdesini aralayamamış ve katil bulunamamıştı. Bilâveled maktulün babasının mirasına konmak için işlenen fail-i meçhul cinayeti aydınlatmak için maktulün tarafları çözüm için Hz. Musa AS'a gelmişlerdi. Bu faili meçhul cinayeti işleyen şebekenin açığa çıkması için bir nevi Hz. Musa'dan mucize istemişlerdi. Musa (AS)’da bunun karşılığında kendilerinden kalplerinde gizli sevgi besledikleri putperestlikten vazgeçmelerini ve dünyayı temsil eden altına olan aşırı temayüllerini terk etmelerini istemiştir. Dilerseniz aralarında geçen konuşmalara ayetlerle devam edelim.
Ayet: "(Ey Musa !) .. Bizim için Rabbine dua et de onun (o ineğin) ne olduğunu (kaç yaşında olacağını) bize iyice açıklasın." dediler.
Musa (AS)'da: "(Ey kavmim !) Allah diyor ki o (inek) ne çok yaşlı, ne de pek genç değil, ikisi ortası (dinç) bir inektir. Artık (gidin) emrolunduğunuz şeyi (hemen) yapın" demişti.
- Bunun üzerine yine emri yerine getirmeye yanaşmadılar-
Ayet: 69 (tekrar) şöyle dediler "(Ey Musa !) Bizim için Rabbine dua et de onun donu (rengi) nedir? Bize tam açıklasın." O da dedi ki: "(Ey kavmim) Rabbim diyor ki; o bakanlara ferahlık verecek sapsarı (simental) bir inektir"
- Bu açıklamaya da kanaat getirmediler, üçüncü deneme sınavını da kaybettiler.
Ayet: 70-71 (Yine) demişlerdi: "(Ey Musa) Rabbine bizim için dua et de o nedir? Apaçık anlatsın bize. Çünkü bizce birçok inekler birbirine benziyor. (Bu inek bize üstü kapalı karışık geldi onun hangi tip bir sığır olduğunu kestiremedik) ve inşaallah biz her halde yola geleceğiz, yahut kesmenin yolunu bulacağız." Musa (AS)’da buna da dedi ki; "(Ey kavmim !) Rabbim buyuruyorsa ki; o (inek) ne boyunduruğa koşulup arazi sürecek, ne ekin sulayacak bir inek değildir, salmadır. (Boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir inektir.)
Onlar bunun üzerine: "Ey Musa (!) Hah... İşte şimdi bize gerçeği bildirdin. (hakikati tastamam getirdin) Bunun üzerine o ineği bulup boğazladılar ki az kalsın bunu yapmayacaklardı. (10)
İsrail, Yakup (AS)'ın mahdumudur. Onun nesline olan ismine izafeten Benî İsrail (İsrailoğulları) denilmiştir. İsrailoğullarının on iki kolu vardır. Eski Mısırlıların kutsal ineği APİS'ine tapmayı bırakıp tevbe ettiklerinden bu kavme Yahudiler denilmiştir. İnsanlık tarihinin en şımarık, dönek ve şerli kavmi Yahudiler Yahya, Zekeriyya ve Kur'ân’da ismi zikredilmeyen Şa'ya AS, hunharca katletmişler. Musa (AS)'ın gösterdiği 9 türlü mucizeye rağmen inkarı tercih etmişlerdi. Mısır'daki kölelikten Allah'ın yardımıyla kurtuldular. Çölde susuz kaldıkları zaman suya, açlık tehlikesi karşısında bıldırcın eti (akınına) ve kudret helvasına kavuştular. Allah'ın bunca nimetle-rine karşılık hemen her defasında yine de kurtarıcılarına karşı gelmekten, peygamberlerini üzmekten ve hatta öldürmekten geri kalmadılar. Musa AS 1001 kelam için çıktığı Tur Dağın'da iken Tuva Vadisinde Samiri isminde bir sarrafın eritip döktüğü altın buzağı heykeline tapmaya başladılar. Musa AS'ın kardeşi ve veziri Harun AS'ı dinlemediler. Allah'a verdiği sözü tutmadılar. Allah'ın kurban edilmesini emrettiği buzağıyı kesmemek için çok direndi-ler. Her seferinde bir bahane ile geldiler, söz konusu sığırın daha başka hangi özellikleri bulunduğunu sordular. Nihayet onun hiç çifte koşulmamış, parlak altın sarısı, iyi gelişmiş ve görenleri imrendirecek güzellikte bir inek olduğu kesinleşti. Kendi cinsinin bütün üstün özelliklerini taşıyan bu hayvanın beden yapısı ile Kutsal APİS öküzünü andırıyor, altın sarısı rengiyle de Yahudilerin altına duyduğu sevgiyi temsil ediyordu. Bu iki sebepten dolayı mutlaka kesilmesi, kurban edilmesi gerekiyordu. Ancak böyle bir kurban sayesinde onlar esaretle geçen eski Mısır günlerinin üzerinde bıraktığı psikolojik eziklik ve aşağılanma etkisinden kurtulacaklardı. Sonuçta istemeye istemeye böyle bir kurbanı bulup kestiler. Hani neredeyse ondan vazgeçiyorlardı. (11)
Hikaye olunduğuna göre yine aynı dönemlerde hiçbir alimin fakirlik üzerine vefat etmeyeceğine inanan dindar ve salih bir pir-i fani ihtiyarın tam bu vasıfları taşıyan bir ineği bir de çocuğu varmış. İhtiyar bu buzağıyı bir ormana götürmüş ve Allah'a emanet ederek bırakmış. "Ey Rabbim, bunu çocuğum büyüyünceye kadar sana emanet ediyorum." demiş... Vefat edeceği sırada kendisine "Bir gününü görmedik... Fakirlik boynumuzu büktü. İlmin ve kitaplarının bir faydasını görmedik. Hep başka kitaplarını okudun. Ben kitabını hiç okumadım" diye sitemde bulunan hanımına verecek bir cevabı olmayan âlim zat oğlunu ormana gönderir. Oradan da ineği pazara götürürken önüne Hızır (AS) geçer ve der ki; "Yavrum.. Biraz sonra bu ineğe müşteriler olacak. Sakın 4000 altından aşağı vermeyesin, onlar nasıl olsa bunu alacaklar. Sakın unutma..."
Bunun üzerine pazar yerine gelen inekler arasından araya araya o sığırı bulmuşlar ve derisi dolusu altın ve-rerek onu satın almışlar ve hayvanı keserek fukarayı sevindirmişler. Musa (AS)’da ineğin kemiğini maktulün üzerine (değdirerek) dokundurarak ölü dile gelerek kendisini öldüren katili ismen ve şahsen belirtmiştir. Böylelikle hem sır perdesi aralanmış, hem katil bulunmuş, hem âlim zatın dua ve temennisi yerine gelmiş, hem de kinayeli bir şekilde (taptıkları helvayı yiyen kureyş halkı gibi) Yahudiler de (toprakları) içlerinde sevgi besledikleri buzağıyı kendi elleriyle boğazlamış oluyorlardı. Zira fail-i meçhul cinayeti araştıran Yahudiler bu işin ancak kırk senede aydınlanacağını belirtenler bile olmuş ancak gözünde büyüttükleri olayın bir mucizeyle çözülmesi Hz. Musa ve ilâhî mesaja olan akideleri artmıştır. Düşünebilenler için bu Bakara Hadisesi (kıssasının) nin incelikleri ve acaiplikleri pek çok ibretlerle doludur. Hadise tümdengelim metoduyla tekrar başa dönülerek şöyle tamamlanır:
Ayet-72: Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmış ve onu üstünüzden atmıştınız; halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktır.
Ayet-73: "İşte bundan dolayı bir parçası ile ölüye vurun" dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve size ayetlerini gösterir; belki aklınızı başınıza toplarsınız.
Ayet-74: Sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı. Taş gibi, yahud daha katı. Çünkü taşın öylesi vardır; ondan ırmak kaynar, öylesi vardır ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi vardır ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor. Allah ne yaparsanız hiç birinden gafil değildir.
Şimdi sadede gelelim. Kur'ân’da bulunan ayetler mensuh da olsa namazda kıraati sahihdir. Geçmiş ümmetlerin yaşantılarının biz Muhammed ümmetine vereceği bir hisse olmasaydı bu kıssaların Kur'ân’da ne işi vardı? Madem ki; Kur'ân kıyamet sabahına kadar değişmeyecek ve hükmü baki kalacak o halde değil milenyum, değil Cumhuriyet dönemi, her asırda ve ülkede işlenen fail-i meçhul cinayet dosyalarını inceleyip araştıranlar cesetler üzerinde DNA testi ve otopsi yapıp adli tıp raporu düzenleyenler Kur'ân’la tanışmak ve onu anlamak zorundadır. Hukukun dili "fail-i meçhul cinayet şebekesi" kelimelerini tahlil ederken Arapça kökenli olduklarını kabul ediyor da hukukun normları ve kuralları niçin aynı köke dayanan Kur'ân’dan istinbat eden ayetleri hukukun dışına iti-yor? Namazı emreden ayete itiraz yok da Kısas'a ait ayetlere itiraz neden? Hani Kur'ânın hükmü kıyamete kadar baki kalacaktı?
Şehidlik dini ve manevi bir mertebedir. 30.000 insanın şehadetine sebep olan APO'nun idamı için Diyanet'ten niçin bir fetva istenmez?
İç ve dış güvenliğimizi tehdit eden PKK lideri APO'nun idam edilmesi hususu MGK'nın kararları arasında yer almaz, brifingler verilmez, basın açıklaması yapılmaz.
Neden? 75 yıllık Cumhuriyet döneminde işlenen 17.000 küsür fail-i meçhul cinayet niçin aydınlatılmamıştı? Ey Musa nerdesin? Biz neyi kurban edelim. Verilen bunca kurban yetmez mi?
Tarihte 12 Ocak günü Genç Osman'ı Yedikule zindanlarında boğduran zinde güç, Hükümet ortaklarının verdiği kararla Apo'nun asılması ertelenmiş şehit analarının sevgi dolu kucaklarını ve ülkü ocaklarını yakmıştır. 36 şehid aileleri derneği adına yapılan şikayetnameyle bozulan Baba, 5 Şubat 2000'de yapılacak olan şehit ailelerinin düzenlediği Ankara'daki mitinge engel olmak için ve İspinoz kafesindeki aslanları yaban kedile-rine boğdurmak için Hizbullah örgütü bahane edilerek samimi müslüman ve dindar kişileri töhmet altında tutmak istemiştir. Sosyetenin Derin Devlete inat neden köpek beslediklerini yeni anlıyorum. Çünkü hayvanlar içinde acıkınca yavrusunu yiyen tek yaratık kedidir. Sonra kedi köpekten daha nankördür. Köpek kediye nazaran daha sempatik ve itaatkardır. Dünya üzerinde el'an kendi ülke insanıyla bu kadar kavgalı, kendi tarihi ve milli - manevi kültürüne hasım, ekonomi, siyaset ve insan haklarında dışa bağımlı, bağımsızlığını temin eden milletinin yanında yer alması gerekirken (taraf olması gerekirken) içeride bağımsız-demokrat ve cellat başka bir ülke ve coğrafya var mıdır? Bu vatan için Yemen'de şehit düşmüş bir dedenin torunu olarak tüm şehit aileleri derneği üyeleri adına şahsen benim Fail-i Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyon Başkanlığına bir tavsiyem var. Yaklaşan Kurban Bayramında kesilmek üzere deve güreşlerine katılan semiz bir cemel alıp Kızılay meydanında kurban etmelidirler. Eee... Deveye olacak yedi kişi için de Cumhurbaşkanı, Başbakan, Yılmaz, Bahçeli, Meclis Başkanı, Mit müşteşarını da ayarlamalıdır. Devenin etini %15 zam verdikleri memura versinler, kemiklerini de Hizbullah'a mal edilen mezar evlerinde çürüyen cesetlerin kemiklerine dokundursunlar. Belki kurbanlar ser verir. Ne dersiniz?
MHP meclise girerken tekbir getirerek kurban keserek, başörtüsü meselesini oracıkta halletmemiş miy di? Haa.. Az kalsın unutacaktım.
Ülkemizde mecazi anlamda siyaset yapan partilerin amblemlerinin bir çoğunun hayvan figürü olması bence tesadüf eseri değildir. Mesela, Fazilet'in tabanı hâlâ 1969 MNP'sinin uysal koyununu temsil etmektedirler. Gariplerin hasmını süsecek, karnını deşecek ne bir boynuzu ve ne keskin bir dişleri var. Mesela atın Çin Seddini niçin ve nasıl geçtiği bu figürün hangi kavme dayandığını, itin kurdun hangi ulusa yol gösterdiği, Süleyman'ın Karınca Vadisindeki ictimaya gelmeyen Hüd Hüd'ün (çavuş kuşunun) efsanesinin hangi kültüre dayandığını; Güvercinin Sevr Mağarasına niçin yumurtladığını, İpek böceğinin kozasını hangi dal yaprağından kime ve nasıl ördüğünü, Arı'ya vahyedilen gerçeğin ne olduğunu, Kartal'ın Kartaca'ya dayanıp dayanmadığını bilen varsa beri gelsin. Akrep, yengeç, balık v.b. burçlara inananlar dahil kavm-i etrak üzerinde hala terkedilmemiş Şamanizm'e ait kültür ve inanç felsefesinin derin izleri vardır. Kavm-i etrak da (Beni İsrail’in Apis öküzüne tapınma dürtüsü olduğu ve altına, gümüşe aşırı bir sevgisi olduğu gibi) çile çekme kabiliyeti kazanan nefisini Allah yolunda kurban, nefesini hak yolda tüketmedikçe kendisine daha çok tapınacak Apis öküzü musallat olacaktır. UYANIN...
Kaynaklar
1)- Arapça, Türkçe Yeni Kamus Bekir Topaloğlu, Hayreddin Karaman, Elif Ofset, İstanbul. 1980
2)- Hak Dini Kur'ân Dili M. Hamdi Yazır, Azim Dağıtım Sadeleştirenler (Heyet) İstanbul. 1992
3)- TDV İslâm Ansiklopedisi Cilt: 4 Süleyman Uludağ, Emin Işık, Bakara Mad. İstanbul. 1991
4)- Kur'ân-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Meal D. İ. B. Yay. Dr. Lütfi Doğan Emel Matbaacılık Ankara. 1987
5)- A. g. e (2)
6)- A. g. e (3)
7)- Kur'ân-ı Hakim ve Meali Kerim Cilt: 1, H. Basri Çantay, Elif Ofset. İstanbul. 1986
8)- A. g. e (7)
9)- A. g. e (5)
10)- A. g. e (4,5,7)
11)- A. g. e (3,6)
Eski Mısır, Beni İsrail, Kavm-i Etrak ve Apis Öküzü